Hüseyin Avni Bey, daha çok kendi kullandığı adıyla “Tirebolulu Alparslan” hem yakın dönem Türkiye tarihinde hem de Tirebolu’da çok az bilinen ve tanınan şahsiyetlerdendir.

Peki, Hüseyin Avni Bey kimdir?
Hüseyin Avni Bey; vatanı, milleti ve kutsal değerleri için gözünü budaktan esirgemeyen yiğit bir insandı. Bir askerdi, asker olmanın yanında müthiş bir entelektüel, gerçek bir Türk aydını idi.
Hüseyin Avni Bey askerlik mesleğine atıldığı ilk günden şehit oluncaya yani 30 ağustos 1921’e kadar ömrünü savaş meydanlarında geçirmiş gerçek bir kahraman idi.
İcat edilmiş, algı yönetimiyle kahraman olduğu kabul ettirilmiş birisi değil, yaptıklarıyla kahraman sıfatını sonuna hak etmiş birisi idi.
Tirebolu’nun bu yiğit evladının askerlik hayatı Osmanlı coğrafyasının en batısında Balkanlarda eşkıya takibi ve eşkiyanın cezalandırılması ile başlar.
Yine Osmanlı coğrafyasının işgalcilerin gelebildiği en doğusunda, batı cephesinde şehit olduğu Sakarya Meydan Savaşı’na kadar kazandığı başarılarıyla sürer.
•••••
Hüseyin Avni Alp Arslan; 1876’da Tirebolu’da Cintaşı mahallesinde doğdu.
Babası Öksüzoğullarından Emin Efendi
Anası Yanıkömeroğullarından Mehmet Kaptanın Kızı Kadın Hanımdır.
İlkokulu Tirebolu’da Rüştiye Mektebinde okudu.
1893’ te başladığı Trabzon (lise) idadisini 1898’de tamamladı.
13 Mart 1898’de başladığı İstanbul Pangaltı Harbiye Mektebi’nden 1901’de piyade teğmeni olarak mezun oldu.
İlk görev yeri 3. Ordu bünyesindeki Selanik Redif birliği oldu
Balkanlarda görev yaptığı dönemde gerek Bulgar eşkıyasına karşı gerek Yunan çetelerine karşı kazandığı önemli başarılar nedeniyle kumandanları tarafından ödüllendirildi.
13 Nisan 1909’da çıkan ve tarihimize 31 Mart olayı olarak geçen ayaklanmayı bastırmak amacıyla kurulan Hareket ordusuna katıldı.
Balkan savaşları sırasında Çatalca bölgesinde görev yaptı.
Ağustos 1914’te Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine Erzurum’a gönderilen Hüseyin Avni Bey Kasım 1914’te Teşkilatı Mahsusa’ya katılarak Ruslara karşı önemli başarılar elde etti.
Erzurum’un 10 Şubat 1916 da Ruslar tarafından işgalinden sonra Doğu Cephesi için dahi önemli hale gelen Bayburt – Trabzon hattının batısında Rusları durdurmak için yapılan mücadelelerde büyük kahramanlıklar gösterdi. (Kop Dağı şehitliğindeki anıtın çevresindeki “Burada Bayburt un Dumanlı Dağlarında, Çoruh’un Al Renginde, Zulme Islık Çalarak, Canlı Bir Tarih Yatıyor.” Yazısında onun da içinde yer aldığı mücadeleler anlatılmaktadır.)
20 ağustos 1917 de Harşit cephesindeki 110. Alay kumandan vekili olarak görevlendirildi.
Rusya’da gerçekleşen Bolşevik Devrimi ( Ekim 1917) nedeniyle Kafkas cephesindeki Rusya ile yapılan savaş sona ermiş 18 Aralık 1917 de Bolşevik Rusya ile Erzincan Mütarekesi (ateşkesi) imzalanmıştı.
Ruslar mütareke şartları gereğinde cephelerden çekilmeye başlayınca Ermeni birlikleri boşaltılan bölgelerde işgal ve katliamlarını sürdürmeye devam etmişlerdi.
Bu gelişmeler üzerine ordumuza işgal edilen toprakları kurtarmak üzere Kafkas İleri Harekatına başlama emri verildi.
Hüseyin Avni Bey 10 Şubat 1918’de birliğinin başında Harşit’ten Trabzon’a doğru ilerlemeye başlamış, Batum’a kadar olan bölgenin işgalden kurtarılmasını sağlamıştır.
10 Nisan 1918’ den itibaren Kars, Ardahan, Çıldır ve Ahılkelek’te görev yaptı.
Mondros Ateşkesi’nin imzalanması üzerine, ateşkes gereğince Hüseyin Avni Beyin birliklerinin bulunduğu bölge Aralık 1918’de boşaltıldı.
Bu gelişmeler üzerine alay kumandanlığından istifa ederek İstanbul’da harita heyetindeki görevine döndü.
Mayıs 1919’da Pazar Askerlik şubesi, 20 Eylül 1919’da Rize Askerlik şubesi başkanı olarak tayin edildi.
1 Ocak 1920’de Giresun Askerlik Şubesi başkanlığına nakledildi. Bir süre Giresun Kaymakamlığı görevini de vekaleten yürüttü.
Bu görevde iken, bölgedeki Pontus tehlikesine karşı, Giresun’da düzenli bir askeri birliğin olmaması nedeniyle, bu ihtiyacı gidermek amacıyla gece-gündüz çalışarak Giresun Nizamiye Alayını (Alpaslan Grubu) kurdu ve bu alayın kumandalığına tayin edildi.
Bu birlikleriyle Doğu Karadeniz bölgesindeki Pontusçu Rum çetelerine karşı mücadele etti.
Diğer taraftan Ankara’daki hükümetle temas kurarak Giresun’un verilecek her hizmet için hazır olduğu bildirdi ve 1000 kişilik bir taburun Kars’ta Kazım Karabekir Paşa nın emrine gönderilmesini sağladı.
“Giresun Gönüllü Taburu” adını alan bu birlik daha sonra bizzat Kazım Karabekir Paşa tarafından Batı cephesine uğurlanmıştır.
•••••
Hüseyin Avni Beyin kişisel özelliklerinden de biraz bahsetmek gerekir.
Hüseyin Avni Bey, müthiş bir entellektüel. Yani sadece iyi bir asker değil, asker olduğu kadar da çok okuyan ve çok yazan bir kişi…
Osmanlı imparatorluğunun en buhranlı döneminde XX. Yüzyılın başlarında yaşamış bir asker, bir aydın.
O dönem fikir akımları içinde en çok etkilendiği ve saflarında yer aldığı Türkçülük akımının çok kuvvetli savunucularından biri.
Bu özelliğin sonucu olarak Türkçülük akımının o günlerdeki şüphesiz günümüzde de en önemli yayın organlarından biri olan TÜRK YURDU dergisinde bazı makalelerinin yayınlandığını görüyoruz.
Bunların başlıcaları şunlardır:
- Türkiye’nin Başına Gelenler Gelmekte Olanlar (Türk yurdu dergisinin rumi takvimde 1327 (1911) de yayımlanan 1. cilt 8. sayısında yer almıştır
- Türk Adı Araştırmalarından-Edebali ( Türk yurdu dergisinin 1329-1913 de yayımlanan 4. cilt 5. sayısında yer almıştır.
- Kayı Han mı? Kaya Han mı? (Türk yurdu dergisinin 1331 yayımlanan 8. cilt 319. sayısında yer almıştır)
- Türk Bayramlarından Otçu Göçü ( Türk yurdu dergisinin 1331-1915 te yayınlanan 8. cilt 7. sayısında yer almıştır.)
Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta da Hüseyin Avni Bey’in bu yazılarının tamamında "Tirebolulu Alparslan" adını kullanmasıdır. Bu durum onun Tirebolu’ya ne kadar önem ve değer verdiğinin en açık göstergesidir.
Şüphesiz Hüseyin Avni Alp Arslan’ın en önemli eseri “Trabzon ili Laz mı? Türk mü” isimli çalışmasıdır.
Bu eseri Pontusçuların bölge ile ilgili iddialarını çürütmek amacıyla yazılmış ve 10 bin adet basılarak ücretsiz olarak bütün köy ve kasabalara dağıtılmıştır.
Hüseyin Avni Bey, karakter olarak da haksızlık karşısında susmayan, doğru bildiğini ne pahasına olursa olsun söyleyen bir kişiliğe sahip idi.
Daha 1904 yılında (II. Abdülhamit’in yönetimde en etkili olduğu dönemdir), Balkanlarda görev yaparken, subaylar 3-4 ay maaş alamayınca bunu içine sindirememiş onlara öncülük yaparak telgrafhaneyi işgal etmiş ve II. Abdülhamit’e telgraf çekerek zabitlerin maaşlarının ödenmesini istemiştir.
•••••
Hüseyin Avni Alp Arslan Bey; vatan sevgisini her şeyin üstünde gören ve tutan bir insandı.
Sakarya savaşı sırasında savaşın en kritik saatlerinde Mustafa Kemal “Hattı-ı müdafaa yoktur, sattı-ı müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır.” direktifini verirken, İsmet Paşa da Genelkurmay başkanı sıfatıyla birliklere şu emri iletmiştir. “İzinsiz ve emirsiz geri çekilenler idam edilecektir.”
Emri alan Hüseyin Avni Alp Arslan beyin, alayındaki subaylara yaptığı konuşma, onun bu özelliğinin bir yansımasıdır.
“Beyler, bu savaş öyle bir savaş olacak. Bu savaş fetih, yağma savaşı değil vatan savaşı. Hiçbir hatayı affetmeye hakkımızın olmadığı bir savaş. Komutanlarımız izin vermedikçe öleceğiz, geri çekilmeyeceğiz. Askere örnek olacağız. Çocuklarımıza para-pul, mal-mülk değil, milleti için şehit ya da gazi olmuş namuslu bir askerin çocukları olmanın şerefini bırakacağız.”
Öyle de yaptı. 72 yaşında bir anne, 26 yaşında bir eş ve dul bir kız kardeşi ardında bırakarak 45 yaşında şehit oldu.
Hüseyin Avni Alp Arslan Beyi, bu toprakları kanlarıyla sulayarak bizlere vatan olarak armağan eden bütün şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyoruz.
Ruhları şad, mekânları cennet olsun inşallah!..